Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yaptığı üretime ve ihracata, oluşturduğu istihdam ve katma değere bakıldığında metal sektörünün, Türk sanayisinin ana direklerinden biri olduğunu belirterek, "Metal sanayinde yapılacak her bir atılım, yaşanacak her bir gelişme ülke sanayisinin büyük kısmını da doğrudan etkilemiş oluyor. Bu bilinçle üzerine titrediğimiz Türk metal sektörü de son dönemlerde adeta tarih yazıyor." dedi.
Mustafa Varank, yaptığı üretime ve ihracata, oluşturduğu istihdam ve katma değere bakıldığında metal sektörünün, Türk sanayisinin ana direklerinden biri olduğunu belirterek, "Ama sahip olduğu ileri ve geri bağlantılar dolayısıyla sektörü yalnızca metal sanayi olarak değerlendirmemiz de doğru olmaz. Metal dediğimizde otomotivden inşaata, makineden raylı sistemlere kadar hemen hemen her sektörün ana girdisinden bahsediyoruz. O nedenle metal sanayinde yapılacak her bir atılım, yaşanacak her bir gelişme ülke sanayisinin büyük kısmını da doğrudan etkilemiş oluyor. Bu bilinçle üzerine titrediğimiz Türk metal sektörü de son dönemlerde adeta tarih yazıyor." diye konuştu.
Türkiye'nin bugün 40 milyon ton çelik üretimiyle Avrupa'da birinci, dünyada yedinci sırada yer aldığını anımsatan Varank, şunları kaydetti:
"Üretim kapasitesi açısından bakıldığında 2021 yılı itibarıyla 53 milyon tonu geçmiş durumdayız. Devam eden yatırımlarla beraber 60 milyon ton seviyesine kısa sürede ulaşmış olacağız. Diğer taraftan üretimimizin yarıdan fazlasını ihraç ediyoruz. 2021'de yaptığımız 25 milyar dolar değerindeki 22 milyon ton çelik ihracatıyla dünyada altıncı sıradayız. Bu rakam toplam ihracatımızın da yüzde 12'sine tekabül ediyor. Bu muazzam başarılarından ötürü tüm sektör temsilcilerini ve 55 bin emekçi kardeşimizi ben hassaten tebrik ediyorum."
2022'ye gelindiğinde durumun biraz farklılaştığını dile getiren Varank, "İlk 8 aylık verileri incelediğimizde üretim ve ihracatta bir miktar düşüş olduğunu görüyoruz. Ancak bu durumun küresel daralmadan kaynaklandığı, özellikle enerji sıkıntısı yaşayan AB ülkelerindeki durgunluğun bir sonucu olduğu aşikar. Enerji sorunu, sadece ham madde üretimini değil, kullanıcı sektörleri de, yani ürün ihracatı yaptığımız firmaları da etkiliyor. İşte Avrupa'da kapanan, üretimini durduran ya da kapanma sürecine giren fabrikaları, firmaları hepimiz takip edebiliyoruz. Biz hamdolsun şu an itibarıyla ufukta böyle bir problem görmüyoruz. Dengeli dış siyasetimiz sayesinde enerji arz güvenliğinde bir sorun beklemediğimiz gibi, sanayimizin çarklarını nasıl daha fazla çalıştırırız? Nasıl daha hızlandırırız? Bunun için de gayret gösteriyoruz, çalışmalar yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Yine de önümüzdeki süreçte metal sanayini çetin bir sürecin beklediğini öngörmenin zor olmadığını ifade eden Varank, "Bir taraftan sürdürülebilirlik ve yeşil üretim, diğer taraftan enerji dar boğazı, öbür taraftan resesyon endişesi... İşte biz böyle bir ortamda ülkemizi yatırımda, üretimde, ihracatta global bir üs haline getirmek ve bunu sürdürmek için çaba sarf ediyoruz. Bir yandan ham madde kaynaklarımızda yerli ürün ve cevherlerimizi değerlendirirken, diğer yandan ihraç pazarlarımızın yelpazesini genişletmek için yeni çalışmalar yapıyoruz." diye konuştu.
Tedarik zincirindeki kırılmaların, sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantıların tüm dünyayı ve sektörleri ciddi manada etkilediğinin farkında olduklarına dikkati çeken Varank, "Özellikle kırılgan ve olağan dışı ham madde fiyatlamaları hepimizin ve sektörün malumu. İşte en çarpıcısı hurda örneği... Hurdanın fiyatı 2-3 ay gibi kısa bir sürede önce 700 dolarlara çıktı, daha sonra 350 dolarlara indi. Yılda 25 milyon tonla dünyadaki çelik hurdasının dörtte birini tek başına ithal eden bir ülke olarak bu durumdan en çok kim etkileniyor? Tabii ki Türkiye etkileniyor. Bu aslında bizlere de apaçık bir mesaj vermiş oluyor." ifadelerini kullandı.
"Artık günümüz şartlarında bir ürünü sadece üretmiş olmak yeterli değil"
Fırsatları değerlendirerek sektörün rekabet gücünün artırması, tesislerin modernize edilmesi ve kısacası, çağın yakalanması gerektiğini belirten Varank, "Bu ne demek? Eğer çok yoğun bir şekilde hurda ihtiyacımız varsa, bu alanda kırılganlık söz konusuysa, doğrudan indirgenmiş demir tesisleri için artık kolları sıvamanın vakti gelmiş demektir. Sektör temsilcilerimizden biz bu alanda yatırımlar beklediğimizi aslında her toplantıda dile getiriyoruz. Burada silisli saçtan tekrar bahsetmeyeceğim. Çünkü Fuat Bey (Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı) kendisi söz verdi. Türkiye'de silisli saç yatırımını inşallah Fuat Bey gerçekleştirecek. Bu neyin önünü açacak? İşte özellikle motorlarda, jeneratörlerde çok ciddi bir altyapımız var. Bunun ham maddesini inşallah önümüzdeki dönemde Fuat Bey yaptığı yatırımla karşılamış olacak." şeklinde konuştu.
Günümüz şartlarında bir ürünü sadece üretmiş olmanın yeterli gelmediğini vurgulayan Varank, "Asıl kritik olan nitelikli ürün üretip bu ürünü doğru pazarlarda ve ederinden, yani değerinden satabilmek. Yani Avrupa'nın en büyük çelik üreticisi olmak yetmiyor. Ürünlerimizi daha vasıflı hale getirmemiz, daha katma değerli hale getirmemiz lazım. Türk demir çelik sektörüne yakışanın ben bu olduğunu düşünüyorum. Artık dünyada çelik sektörü denildiğinde Türkiye akla geliyorsa bizim sektör olarak artık katma değerli işlere daha fazla yatırmamız lazım. Bu ürünleri yerli ve milli imkanlarla üretip, sonrasında da Türkiye'nin otomobili gibi, Karadeniz'in gazının karaya çıkarılmasında kullanılan borularda olduğu gibi milli uçağımızda, helikopterimizde, özel projelerde olduğu gibi büyük sıçrama yapacağımız alanlarda nitelikli ürünler üretip, buralara yatırım yapmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Sektörle ilgili bir diğer hususun da her toplantıda gündeme gelen grafit elektrot konusu olduğuna işaret eden Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biliyorsunuz yıllık 40 bin tonun üzerinde kullandığımız bu malzemenin tamamını ithal ediyoruz. Buna yönelik bir sürece girmenin, buna yönelik bir yatırıma başlamanın vakti geldi de geçiyor. Ben daha önce de çeşitli vesilelerle dile getirdim. Elektrikli ark ocağı kullanan firmalarımızın kuracağı bir konsorsiyumla bu yatırım çok kolay bir şekilde aslında hayata geçirilebilir. Burada 'Acaba yeterli kapasite var mı? İhraç edebilir miyiz?' gibi endişelere bence sektörün düşmemesi lazım. İşte görüyorsunuz. Dünyada her gün yeni bir gelişme oluyor, her gün yeni bir tufan oluyor. Mutlaka bu konjonktürde bize imkan doğar diye düşünüyorum. Bu manada da sektörü eğer bir araya getirebilirsek burada bir yatırım yapalım. Bu işi de çözüme inşallah kavuşturalım diyorum."
"Talep ve sorunlarınızı dört elle yerine getirmek için çalışıyoruz"
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, Türkiye'deki cazip yatırım ortamından faydalanmanın vakti olduğunu belirterek, "Biz hükumet olarak, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak arkanızdayız. Her türlü desteği bu hususta size vereceğimize söz veriyoruz. Bu çerçevede sektörümüzün gelişimini ve zaman zaman yaşadığı zorlukları aşmak için zaten her zaman bir aradayız. Beraber hareket ediyoruz. Bakanlığımız uhdesindeki çelik sektörü ve teknolojik dönüşüm ihtisas çalışma grupları aslında tam olarak bu görevleri ifa etmek üzere kuruldu. Bu platformlarda sektörün tüm altyapı, teknoloji ve dönüşüm ihtiyaçlarına ortak akılla çözümler geliştirip uyguluyoruz. Yine uzun yıllardır işlemekte olan metal sanayi teknik komitemizle sizlerden gelen her türlü öneriye kulak veriyoruz. Talep ve sorunlarınızı dört elle yerine getirmek için çalışıyoruz." diye konuştu.
Türkiye sınırları içerisindeki mevzuat ve uygulamaların sektörün potansiyelini açığa çıkarmak için yeterli olmadığını vurgulayan Varank, işin uluslararası boyutunu da ele aldıklarını, bu sebepten ötürü uluslararası alanda da sektörün menfaatini, ülkenin menfaatiyle eş düzeyde tuttuklarını söyledi.
Varank, özellikle ABD ve AB ülkeleri tarafından uygulanan koruma tedbirlerinin, açılan soruşturmaların Ticaret Bakanlığıyla birlikte kendilerinin de yakından takip ettiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dünya Ticaret Örgütü'yle temas halinde haksız rekabete yol açan her türlü uygulamaya karşı sanayicimizin hakkını, hukukunu aramayı sürdürüyoruz. Bunun dışında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile Türk çelik sektörü 2030 yol haritası çalışmalarına da başladık. Yeşil dönüşüm dahil olmak üzere birçok konuyla ilgili çalışmalarımızı tamamlayıp bu yılın sonuna kadar stratejik eylemlerimizin neler olacağını belirlemiş olacağız. Bu çalışmayı EBRD ile yapmamızın sebebi de önümüzdeki 10 yıla yakın sürede atacağımız adımların Avrupa Birliği tarafından da tamamen tanınır olmasını sağlamak. Böylece demir çelik sektörümüzün uluslararası fon ve kredilerden kolaylıkla faydalanabilmesinin de önünü açmış olacağız. Uluslararası fon kaynakları noktasında problemler yaşanıyor. Uzun yıllar boyunca bizim AB'de verdiğimiz fonlara olan katkıların karşılığını biz tam olarak geri alamadık. Ancak son birkaç yılda verdiğimiz katkılardan çok daha fazlasını bir finans kaynağı olarak ülkemize getirebildiğimizi görüyoruz. Bu imkanı biz yakaladık. Bunu da nasıl yakaladık? Aslında AR-GE'ye, inovasyona yaptığımız yatırımlarla yakaladık. Sizlerin hazırlayacağı yeni projelerle bu durumu kalıcı hale getirebiliriz ve burada da sizlerle yakın çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak özelde bizzat şahsım, doğrudan sorumlusu olalım ya da olmayalım her konuda sizlerin destekçisi olmaya devam edeceğiz. Büyük ve güçlü Türkiye; kamu, iş dünyası ve sivil toplum üçgeninde gerçekleşen güç birliğinden doğacak."