Section 232’nin Amacı Rekabeti Kaldırmak, Daha Kârlı Bir Ortam Oluşturmak 07/03/2018

Section 232’nin Amacı Rekabeti Kaldırmak, Daha Kârlı Bir Ortam Oluşturmak

 

Section 232’nin asıl amacı, ABD çelik sanayine rekabetin olmadığı, yüksek kârlılıkların sözkonusu olduğu konforlu bir alan yaramak…

ABD Ticaret Bakanlığı’nın ‘ulusal güvenlik’ gerekçesi ile yürüttüğü Section 232 incelemesi sonrasında ortaya koyduğu 3 önlem önerisi arasından tüm çelik ithalatına % 25  oranında ilave vergi uygulanması hususu ABD Hükümeti’nce kabul gördü. ABD Hükümeti’nin, %25 oranında ilave gümrük vergisi uygulamaya aktarması sonrasında, piyasalarda ilk şok etkisi geçene ve piyasada dengeler bir miktar oturana kadar ABD’nin ithalatında geçici bir duraksama yaşanacaktır. Ancak sonrasında ABD iç piyasasında fiyatların dengelendiği seviyelere göre, %25 vergiye rağmen,  yeniden ABD’nin ithalatında hareketlenmelerin başlaması ihtimal dahilinde görülüyor. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Sayın Namık Ekinci de, önlemin herkese karşı alınması halinde, ABD’ye ihracat şansımızın devam edebileceğini ifade ediyor.

 

ABD’de yerleşik çelik tüketicisi sektörler de, tüm güçleri ile Section 232 vergileri sonrasında, ithalat payları sınırlı olsa da, ABD piyasasında fiyatların yükseleceği, maliyetlerinin artacağı, rekabet güçlerini zayıflayacağı ve çelik sektöründeki korumanın, çelik tüketicisi sektörler üzerinde istihdam kaybına neden olacağı yönünde görüşlerini tüm güçleri ile dile getirmeye devam ediyor.

 

Çelik Tüketicileri ve Çelik Üreticileri Ne Diyor?

Ford, General Motors ve Fiat Chrysler Automobiles’tan oluşan bir konsorsiyum, çelik ithalatına karşı Section 232 önleminin, ABD otomotiv sanayinin rekabet gücünün zayıflayacağını ve 1 milyon kişilik istihdamın riske gireceğini açıkladı. ABD’li çelik tüketicisi sektörler, ABD çelik sanayindeki 80.000 kişilik istihdama karşılık, çelik kullanan sanayilerde 1 milyon ton kişinin istihdam edildiğine dikkat çekerek, yapılanların doğru olmadığını vurguluyor. ABD çelik sanayinin önlem alınması için öne sürdüğü iddia ise, artan ithalatın ABD’li çelik üreticilerinin satış hacimlerini olumsuz yönde etkilediği ve ürettikleri çelik ürünlerini adil bir fiyattan satmalarına mani olduğu yönünde.  Aslında ABD ticari korunma önlemlerini dünya çelik piyasasında en etkili ve yoğun kullanan ülke konumunda. Mevcut durum itibariyle ABD, 37 ülkeden yapılan 25 kategorideki çelik ürünü için 160 koruyucu tedbiri bilfiil uyguluyor.  Ancak buna rağmen, ABD korumacılıkta durmak bilmiyor.

 

ABD hükümeti, bir ülkeden yapılan ithalata karşı kapılar kapatıldığında, o ürünün bu defa düşük maliyetle üretim yapan başka bir ülkeden geldiğini, sorunun çözülmediğini ileri sürüyor. Üstelik, dünya üzerinde başta Çin’de olmak üzere, 700 milyon ton gibi ABD’nin üretiminin 8 misli civarında kapasite fazlalığı bulunmasının da, bu tehdidin yıkıcı boyutlara ulaşabileceğine dikkat çekiyor. Bu çerçevede, kurallara uygun mekanizma ve uygulamalarla ithal ürün girişini engelleyemeyen ABD, ithalatı tümüyle durduracak Section 232 formülüne yoğunlaştı. Aslında Section 232’nin öngördüğü ithalatın tümüyle engellenmesine yönelik adımların adılması, Başkan Trump’un başkanlık adaylığından bu yana dile getirdiği husus. Bu söylemlerle, çelik üretimi yapan eyaletlerden ciddi oy toplayan Trump, şimdi de bunun karşılığını ödemek istiyor. 

 

ABD’li üreticiler ithal ürün girişine karşı bir miktar rahatlama istediklerinde, çelik ithalatında adil bir fiyatlandırma veya devlet desteği bulunduğu iddiaları, ilgili ülkelerden yapılan çelik ithalatına anti-damping, telafi edici vergi ve korunma önlemleri alarak,  ABD’li çelik üreticilerini fiyatlarını indirmek, zararına satış yapmak ve üretimlerini durdurmak zorunda kalmalarının önüne geçmeye çalışıyor. ABD Ticaret Bakanlığı’nın iddiaları da buna dayanıyor. Bakanlık da, ithalatın zarar verdiği iddialarını 2000 yılından bu yana 6 entegre tesis ile 4 EAO’lu tesisin üretimini durduğu ve çelik sektörünün istihdamının % 35 oranında azaldığı hususlarına dayandırıyor.

 

Tüm bunların üzerine, ABD’li çelik üreticileri Başkan Trump’tan çelik ithalatına karşı bir çözüm üretmesini talep etti. Ancak koruyucu tedbirlerin son derece etkin bir şekilde kullanılıyor olmasına rağmen, bu yöntemlerle ithalatın önünü kesemeyen ABD, bu defa sorunu tamamen çözecek bir yönteme başvurdu. Kesin çözüm üretilebilmesi için de, Başkan Trump’tan ithalatın sınırlandırılmasını, çelik ithalatının ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu iddiasına dayandırmasını istediler. Gerçek neden bu olmasa da, ABD bu maske altında ithalatı sınırlandırmaya yönelik adımlar atıyor.

 

Bu Bir Güvenlik Tehdidi Olabilir mi?

ABD Başkanı Trump: “Bir ülke çeliği var ise, vardır. Çeliksiz bir ülke olmaz. Çelik ve alüminyuma ihtiyacımız var. Çelik ve alüminyum sanayimizi yeniden büyüteceğiz”

 

ABD Ticaret Kanunu, yerli sanayinin en temel ulusal güvenlik ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelecek bir noktaya doğru gider bir şekilde zayıflaması halinde,  vergi ve kotalar da dahil olmak üzere, çok geniş kapsamlı önlemler alınmasına müsaade ediyor. ABD’nin iddiasına göre, savaş zamanlarında silah, gemi, uçak, tank gerekiyor. Başka bir ifade ile, çelik tedarikçisi olan başka ülkelerin dostça olmayan tavrı ile karşılaştığında, ABD’nin kendi ihtiyacını kendi kaynaklarından karşılayabilecek durumda olması bekleniyor.

 

ABD’nin açıklamalarına göre, çelik üretim tesislerinin rekabet edemeyerek kapanmasından dolayı, ABD’nin çelik üretim kabiliyetini kaybetmesi veya üretimini hızlı bir şekilde gerekli noktalara kadar çıkaramayacak bir durumda olmasının, ulusal güvenliğinin tehdit altında olduğu anlamına geleceği belirtiliyor. ABD Ticaret Bakanlığı’nın önlem önerilerini açıklamasının ardından, Trump kongre üyelerine yönelik olarak yaptığı bir konuşmada, “Eğer bir ülke ile anlaşmazlık içerisinde olur isek, savaşmakta olduğumuz ülkeden çelik almak zorunda kalacağımız bir durumda olmak istemeyiz, bu çok da çalışan bir yöntem olmaz” şeklinde konuya ilişkin görüşlerini açıklıyor.

 

Peki Tehdidin Boyutu Ne Kadar? ‘Ulusal Güvenlik’ Anlamında Ne Kadarlık Bir Çelikten Bahsediliyor?

Kaynaklarca, ABD savunma sanayinin çelik tüketimindeki payının % 3 düzeyinde olduğu dile getiriliyor. Başkan Trump ise, eskiden ABD ordusuna hakettiği değerin verilmediğini, artık durumun değiştiğini, askeri harcamalar için ayrılan bütçeyi büyüttüklerini ve yeni askeri harcamalar sayesinde bu oranın daha yüksek seviyelere çıkacağını belirtiyor. 2018 yılında ABD askeri harcamalarına ilişkin bütçesini 80 milyar dolar arttırdı. Sadece artış miktarı bile Çin dışındaki tüm ülkelerin yıllık askeri bütçelerinin üzerinde. ABD’nin askeri harcama bütçesi ise yıllık 900 milyar dolara yaklaşıyor. Yaklaşık olarak, Türkiye’nin GSYH’si kadar yada kendisinden sonraki 8 ülkenin askeri bütçesinden daha büyük bir seviye. Detaylarına bakıldığında, ABD basınına göre sözkonusu bütçenin 600 milyar dolara yakın kısmı ABD Savunma Bakanlığı’na, 90 milyar dolar civarındaki kısmı Orta Doğu’daki askeri müdahalelere, 200 milyar dolar civarındaki kısmın da İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, FBI, sibergüvenlik vs gibi ABD’yi koruyan kuruluşlara tahsis edilmesi öngörülüyor.

 

Ulusal Güvenlik İçin Hangi Ürünler Kritik Görülüyor?

ABD tarafından ulusal güvenlik için önemli görülen ürünlerden birisi manyetik çelik. Manyetik çeliği ABD’de sadece AK Steel üretiyor ve 2017 yılında ABD’nin manyetik çelik ithalatının % 100 oranında arttığına dikkat çekiliyor. ABD’li üreticiler, bu tür ürünlerin küçük ama önemli bir piyasaya sahip olduğunu, bu üreticilere rahatlama sağlanmaması halinde, üretimlerini durdurmak zorunda kalacaklarını iddia ediyor. O halde önlem neden tüketimde % 3 seviyesinde payı bulunan sadece bu ürünler için alınmıyor da, diğer % 97’nin girişi de engellenmek isteniyor? Mesele ‘ulusal güvenlik’ ise, ulusal güvenlik ile ilişkilendirilen stratejik ürünlerde gerekli tüm koruyucu tedbirler alınabilir. Bu da anlaşılır bir tutum olacak ve dünyada bu kadar tepki çekmeyecektir.

 

Esasında ulusal güvenlik bir tür kamuflaj. Section 232 ile ABD çelik sanayinin tümüne bir süreliğine rekabetin yaşanmadığı, yüksek kârlılığın olduğu konforlu bir alan yaratılmak isteniyor. 

 

ABD Çelik Sanayi Kârlı mı?

Aslında ABD çelik sanayinin kârlılığı dünya çelik sanayine paralel bir şekilde azalıyor, artıyor. Bir sektör uzmanına, dünya çelik sanayinde kârlılığı en yüksek firmaların hangi ülkelerde olduğu sorulursa, ABD’nin de içerisinde olduğu Brezilya, Arjantin gibi Kuzey ve Güney Amerika ülkeleri ilk 5’te yer alacaktır.  Ancak ABD’li çelik üreticileri, onca AD ve CVD engellemesine rağmen daha az rekabet ve daha kârlı bir ortam istiyor. ABD’de yerleşik toplam 1 milyon ton kişinin istihdam edildiği 15 çelik tüketicisi grup tarafından Trump’a gönderilen açıklamada, bazı ürünlerde korumanın gerekli olabileceği, ancak ülke çelik sanayi genelinde bir tehdit olduğu iddiasının abartılı olduğu ifade edilerek, ABD çelik sanayinin göz kamaştırıcı finansal sonuçlar elde ettiğine dikkat çekiyor.

 

Ayrıca Section 232’nin olumsuz etkilerine maruz kalmak istemeyen çelik tüketicisi gruplar ABD çelik sanayi 140.000 kişilik istihdamla ekonomiye 36 milyar dolar katkıda bulunduğunu, buna karşılık çelik tüketen sektörlerin 6.5 milyon kişilik istihdamla, ABD ekonomisine 1 trilyon dolar katkı sağladığını vurguluyor.

 

Nucor firması, 2008 global finansal krizinden bu yana en kârlı yılını 2017’de geçirdi. US Steel 2016 yılındaki 440 milyon dolar tutarındaki zarardan, 387 milyon dolar net kâra geçerek, göstergelerini 800 milyon doların üzerinde iyileştirdi. SteelDynamics 1.1 milyar dolar ile rekor seviyede işletme kârı açıkladı.

 

Ancak tüm bunlara rağmen, Nucor yayımladığı bir basın açıklamasında, kârlılıklarının halen diğer imalat sanayi sektörlerinin bir hayli gerisinde olduğunu, bugün çelik ithalatına önlem alınmaz ise, benzer problemlerin diğer imalat sanayilerin de yaşayacağını, çeliğin ABD piyasasında dampingli fiyatlarla satılmasına müsaade edilmesi halinde, bir sonraki aşamada diğer imalat sanayi ürünlerinin de dampingli fiyatlarla ABD pazarına yöneleceğini iddia etti.

 

ABD’nin Yasal Dayanağı Var mı?

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) çerçevesinde, ABD vergi oranlarını, ‘zorunlu tarife oranı’ olarak adlandırılan seviyenin üzerine çıkartmayacağı yönünde taahhütte bulundu. Bu vergi sınırı farklı sanayi ürünleri için farklılık göstermekle birlikte, piyasa kaynaklarınca ABD’de çelik ürünleri için geçerli ortalama zorunlu tarife oranının % 0.3 seviyesinde olduğu belirtiliyor. Bu nedenle, çelik ürünleri ithalatına % 25 oranında vergi uygulanması, ABD’nin sözkonusu taahhütlerine aykırı. Üstelik Başkan Trump’ın uydurduğu ulusal güvenlik kılıfına rağmen. Ancak DTÖ’nin hareketini sınırlandıran unsur, DTÖ’nin bir ihlal yada kural dışı bir uygulama karşısında kendi kendiliğinden harekete geçememesi. Başka bir ülkenin yada tarafın bu ihlali DTÖ Anlaşmazlıkların Çözümü Organı’na şikayet etmesi ve kuralları ihlal eden bu ülkeye karşı misilleme önlem almaya istekli olması gerekiyor. Şikayetçi ülkenin DTÖ Anlaşmazlıkların Çözümü Organı’ndan haklı olarak çıkması halinde, bu ülkeye karşı misilleme önlem alma hakkını elde ediyor. Tüm bunlar da, büyük ve etki yaratacak kadar güçlü bir ülkenin, bu anlamda ABD’yi zorlayabileceği anlamına geliyor. Avrupa Birliği de bunu yapmayı planlıyor. Ayrıca bu süreci başlatmak ve savunmak da ciddi kaynak ve emek tahsisi gerektiriyor. Avrupa Birliği’nin de hazırladığı misilleme önlemde, arzu ettiği etkiyi yaratabilmesi için, ABD’nin canını yakacak ve Başkan Trump’a oy veren eyaletler için önemli ürünleri seçme eğilimi göstereceği anlaşılıyor.  AB Section 232 uygulamasını DTÖ’ye şikayet etmesi halinde, bu anlaşmazlıktan haklı olacak çıkacak. Şimdiden misilleme önlem alabileceği ürünler üzerinde çalışmaya başladı ve AB’nin bu karşı atağı DTÖ kurallarına uygun olacak.

 

2002 Yılında Uygulanan Section 201’de Nasıl Sonuçlar Oluşmuştu?

ABD Başkanı Bush, 2002 yılının Mart ayında, Section 201 kapsamında çelik ithalatına uygulanan vergileri ithalatı kesin bir şekilde engelleyecek % 30 seviyelerine yükseltmişti.

 

2002 Şubat ayında 235 $/ton olan HRC fiyatları, Mart ayında Section 201 vergilerinin yürürlüğe girmesinden sonra, 5 ay gibi kısa bir süre içerisinde, (Temmuz ayına kadar) % 68 artışla 395 $/ton seviyesine ulaştı. Bugün ise, ABD iç piyasasında fabrika çıkışı 800 $/ton seviyesinde bulunan HRC fiyatlarının, Section 232 önleminin yürürlüğe girmesiyle 1000 $/ton seviyelerine çıkması bekleniyor.

 

Section 232 önlemleri de ABD piyasasında benzer fiyat artışlarına neden olacak. Önlemin açıklanması ile birlikte ABD piyasasında geçerli çelik fiyatlarında yukarı yönlü hareket başladı.

 

2002 yılının Şubat ayında 92 $/ton hurda fiyatı da 1 yıl içerisinde % 70’in üzerinde artışla, 160 $/ton seviyelerine yükseldi. Başkan Trump tarafından önlem kararının açıklanmasından sonraki 1 hafta içerisinde, hurda fiyatları 25 $/ton civarında yükseliş gösterdi. Önlemin engelleyiciliğine göre fiyatlardaki yükseliş eğilimi devam edecektir. 

 

2002 yılında Section 201 kapsamında ABD çelik sanayinin zarar gördüğü ve zarar tehdidi altında bulunduğu gerekçesi ile önlem alınmıştı. Bugün devam eden Section232 soruşturması ise, (zarara dayandırılamadığından) ithalatın ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesine dayandırılarak alınmıştır.

 

2002 yılında Section 201 önleminin alındığında, çelik fiyatları son 20 yılın en düşük seviyesinde idi. Bugün Section 232 soruşturması fiyatların son 7 yılın en yüksek seviyesinde olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

 

Section 201 önleminde, NAFTA ülkeleri ve ABD piyasasındaki payı % 3’ün altında olan gelişmekte olan ülkeler muaf tutulmuştu. Section 232 önleminde de benzer muafiyetlerin tanınması muhtemel görünüyür. 

 

Section 201 önemi 14 ay yürürlükte kaldı ve 2003 yılı Aralık ayında iptal edildi. Ancak bu süre içerisinde ABD çelik sanayine dünyadan izole bir alan yarattı.

 

Hem ABD içerisindeki çelik tüketici sanayilerinden, hem de ABD dışarısından bu kadar tepkiye rağmen, ABD’nin Section 232 önlemini uzun süre yürürlükte tutması pek mümkün olmayacaktır.

SteelData