Uğur Dalbeler: "Mevcut Maliyetlerle Gün Geçtikçe Rekabet Gücümüzü Kaybediyoruz; İthalat Kaynaklı Haksız Rekabet Engellenmeli, Maliyetleri Aşağı Çekecek Tedbirler Alınmalı" 23/05/2025

Uğur Dalbeler: "Mevcut Maliyetlerle Gün Geçtikçe Rekabet Gücümüzü Kaybediyoruz; İthalat Kaynaklı Haksız Rekabet Engellenmeli, Maliyetleri Aşağı Çekecek Tedbirler Alınmalı"

 

Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü ve ÇİB Başkan Yardımcısı Uğur Dalbeler Bloomberght’de çelik sanayindeki son duruma ve gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Sayın Dalbeler’in açıklamalarından satırbaşları:

Bizim önceliğimiz enflasyonla mücadele. Devam eden süreç içerisinde nelerin yıpranmakta olduğunu iyi tespit etmek lazım. Özellikle imalat sanayinin artan maliyetleri, dünya arenasında rekabet gücünü yitiriyor olması, ileride telafisi zor sıkıntılar doğuracaktır. Bugün Ülkemizde tekstil sektörü, dünya arenasında rekabet edemediğinden hemen hemen bitme aşamasına geldi ve yatırımlar Mısır’a yöneldi. Diğer sektörler için de yavaş yavaş o yöne doğru gidiyoruz

 

Mesele sadece kredi meselesi değil. Öncelikle maliyet tarafını halletmek zorundayız diye düşünüyorum. Enerji, işçilik maliyeti açısından rekabet gücümüzü yitirmeye başladık ki, bence öncelikle bu alanlara göz atmak zorundayız. Mesele sadece fonlama olanaklarını arttırarak çözebileceğimiz bir noktada değil.

 

Bugün enerji açısından bakıldığında, ABD’de tüketilen elektrik enerjisi fiyatının 2 katı, doğalgazda 3 katı kadar maliyetimiz Son 5 senede Euro bazında işçilik maliyetlerimiz 3 misli arttı.

 

Metal iş kolunda, ilk 6 ayda kayıp işgücü 20.000 kişinin üzerinde, yılın geri kalanında bir o kadar daha kayıp öngörülüyor.

 

Bence öncelik imalat sanayimizde rekabet gücümüzü nasıl koruyacağımız noktasında, devlet olarak konuyu sadece finansal boyutu ile değil, diğer boyutları ile de ele alarak yapılması gerekenlere odaklanmak zorundayız. Çünkü rakiplerimiz bize göre ciddi avantajlar sağlamaya başladılar.

 

Çin’e bakıyoruz yılda 50 milyon ton ihracattan ayda 10 milyon tona çıkmış durumda. Zaten daralan bir piyasada onların ihracatını arttırıyor olması, bizim oyun alanımızı gittikçe daraltıyor. Hammadde maliyeti, enerji maliyeti, işçilik maliyeti derken, imalat tarafında ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bu beyaz eşya, otomotiv, makine sektörleri için de geçerli.

 

Rekabet ettiğimiz ülkelerde devlet tarafından çelik sektörüne ciddi destekler veriliyor. Avrupa’da çelik sektörü son 3-4 yıldır “karbonsuzlaşma” adı altında 13 milyar Euro’ya yakın hibe niteliğinde finansman desteği aldı ve yatırımlarını daha rekabet edebilir şekilde yapılandırmaya başladı. Ama biz o noktada halen sıkıntı yaşıyoruz. Birincisi çelik sektörü tamamen özel sektöre ait, ikincisi 1996 yılında imzalanan AKÇT Anlaşması’ndan bu yana en ufak bir devlet teşviğinden yararlanamıyoruz. Biz de devlet desteğinden yararlanalım demiyoruz. Ancak bahsettiğim enerji ve doğalgaz gibi girdi maliyetlerinde bazı iyileştirmeler sektörün rekabet gücünü korumasına yardım edecektir. Bunun yanı sıra, sektörün üzerine yüklenmiş bazı yüklerimiz de var. Son dönemde İnşaat Demiri İzleme Sistemi adı altında bir sistem ortaya çıktı. Sektöre özel KDV tefkifatının yarattığı bir takım finansal yükler ortaya çıktı.

 

İhracat Türkiye için çok çok önemli. Geçmişte ihracatımızın %40’ını Avrupa’ya yaparken, son dönemde bu oran %25’lere kadar geriledi. Hem Gümrük Birliği hem de çelikteki Serbest Ticaret Anlaşması’nı tekrar müzakere etmemiz gerekiyor. Avrupalı kendini korumak için tedbirler alırken, bizim ithalatımızda çok ciddi artışlar var. Biz ithalata karşı rekabette ciddi anlamda zorlanıyoruz ve kaynağı tamamen Uzak Doğu’ya yönelmiş durumda. Çin ilk sırada, bunun yanında Malezya, Endonezya, Vietnam gibi kaynaklardan çok ciddi ithalat artışı var. Bu ülkeler tamamen devlet desteği ile bu rekabet gücünü kazanmış durumda. Onlara karşı da mutlaka önlem alınması lazım ki çelik sektörü ayakta kalsın. Çelik sektöründe yaşanacak bir sıkıntı, ister istemez imalat sanayine sirayet edecektir. Zira imalat sanayinin ana girdisi çelik.

 

Önceliklendirmek gerekirse, ilk sırada ithalat kaynaklı haksız rekabetin ortadan kaldırılması lazım. Sonra da maliyetleri aşağıya çekecek olan tedbirlerin hayata geçirilmesi.

 

ABD, AB, Meksika, Hindistan, son zamanlarda Mısır, Fas ve İngiltere’de korunma önlemleri alındı. Mutlaka Türkiye’nin de korunma önlemi alınması yönünde politika geliştirmesi gerekiyor. Çünkü dünyanın hiçbiryerinde, Türkiye’de olduğu kadar tüketimin ithalat ile karşılandığı bir ülke yok. Çin’de bu oran %1, en yüksek ülkede % 15’lerde. Türkiye’de bu oran %50’lere kadar çıkıyor. İthalat ilk etapta ucuz gibi görünebilir, ancak zaman içerisinde yaptığı tahribat geri dönülemez bir sorunu ortaya çıkaracaktır. Biz burada tamamen haksız rekabetten bahsediyoruz. Yoksa ithalata ve rekabete karşı değiliz. Koruma derken de, karşı karşıya olduğumuz haksız rekabetin ortadan kaldırılmasından bahsediyoruz. Biz hiçbir zaman ‘bizi koruyun, biz istediğimiz gibi hareket edelim’ noktasında hiçbir zaman olmadık.

 

Çin’de çelik sektörünün %65’i devletin sahip olduğu varlıklardır. Onların arkasındaki kaynak ve destek ile rekabet edemeyiz, Çin devleti ile başa çıkamazsınız.

 

Geçmişte enflasyonun çok yüksek olduğu dönemde bizler işveren olarak ciddi fedakârlıklar yaptık. Ancak bugün döviz ile enflasyon makasının açılması nedeniyle, döviz bazında işçilik maliyeti 3 misli artmış durumda. Çelik sektörü emek yoğun bir sektör olmasa da, marjların dar olması oradaki artışı çok ciddi etkilemekte, olmayan marjı negatife döndürebilmekte. Bu da bizlerin üretimlerini ve kapasite kullanım oranlarını düşürmesine, dolayısıyla büyüyen bir kartopu gibi bu sorunun üretim ve istihdam kayıplarının büyümesine neden olacaktır.