İklim değişikliğinin en kötü olası sonuçlarını yaşamak istemiyorsak, 2050 yılında karbon emisyonunda "net sıfır"ı yakalamış olmamız, yani atmosfere saldığımız ve bertaraf ettiğimiz karbondioksit oranını eşitlemiş olmamız gerekiyor.
Birleşmiş Milletler'den (BM) önde gelen bilim insanları, küresel sıcaklık artışında 2 dereceyi aşma yolunda olduğumuz uyarısını yapıyor. Bu, gezegenimizin birçok yerini, yaşanılması çok güç hale getirecek bir haber.
Bilim insanlarına göre bunu engelleyebilmek için ağaç dikmek gibi doğal çözümlerin yanında, karbon yakalama ve depolama gibi teknolojiler de bu süreçte önemli olacak. Ancak bazı çevreciler, izlenmesi gereken yolun bu olmadığını savunuyor.
Karbon yakalama ve depolama nasıl çalışıyor?
Ağaç dikiminden, karbondioksiti toprağa çekmeyi sağlayan tarım pratiklerine kadar bir dizi doğal yöntem, atmosferdeki CO²'yi azaltmanın basit ve ucuz yöntemleri olarak uygulanıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'nda Karbon Yakalama ve Depolama bölümünün başkanı Samantha McCulloch, "Birçok farklı yöntem var ve en yaygını fosil yakıtlar kullanan endüstriyel tesislerden çıkan karbondioksiti yakalamak" diyor.
Süreç endüstriyel kaynaktan salınan gazı, içinde çözücü madde bulunan bir emiciye göndermekle başlıyor. Bu gazın içindeki CO² toplanıyor, diğer gazlar geri bırakılıyor. Sonrasında çözücü madde, CO²'den ısı kullanarak ayrıştırılıyor ve geri dönüştürülerek yeniden kullanıma sokuluyor. Arıtılmış CO² ise yerin altında, kayalarda depolanıyor.
McCulloch "Diğer bir yöntem ise doğrudan havadaki CO²'yi ayrıştırmak. Her iki yöntemde de CO²'yi yerin altındaki jeolojik oluşumlarda depolayarak, gezegenin ısınmasına neden olan karbon döngüsünden kopartmış oluyoruz" diyor.
Fosil yakıt kullanımını tetikler mi?
Ancak bazı çevreciler bu yöntemlere şüpheyle yaklaşıyor. Ana endişeleri, karbon yakalama teknolojilerinin, emisyonu azaltmaktansa, hızlı çözüm yollarına odaklanıyor olması.
Uluslararası iklim kuruluşu Global Witness'ın 2021'de, bu teknolojilerin küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine yardımcı olup olamayacağını araştırdı.
Global Witness'tan Dominic Eagleton, araştırmadan şu sonucun çıktığını aktarıyor:
"(Bu teknolojiler) karbon emisyonlarının zamanında azaltılması için güvenilir bir çözüm olmamasının yanında, daha fazla petrol çıkarılmasına da neden olabiliyor."
Eagleton, "Emisyonu durdurmanın en iyi yolu, fosil yakıt kullanmamak" diyor.
Imperial College London'dan iklim araştırmacısı Piera Patrizio da "Bazı çevreciler, karbon yakalamayı geliştirme yöntemlerine harcanan paranın, temiz enerjinin kullanımını artırmak için harcanması gerektiğine inanıyor" diyor ve ekliyor:
"Ancak durumun aciliyetini düşündüğümüzde, karbon giderimi yapmamız gerekiyor ve bu teknolojilere ihtiyacımız olmadığını düşünmek gerçekçi değil."
Net sıfır yolunda "kaçınılmaz çözüm"
Yenilenebilir enerji iyice yaygınlaşana kadar, fosilsiz bir dünyaya geçiş sürecinde CCS'nin önemli bir etmen olduğunu savunan bilim insanları var. Bu savlarını, ay başında yayımlanan BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuyla da destekliyorlar.
Patrizio "IPCC, Nisan ayında ilk kez karbon giderimi teknolojilerinin kullanımını tavsiye etti" diyor.
Ancak bazıları ise, çelik, çimento gibi ağır endüstrilerin neden olduğu emisyonları azaltmanın ancak CCS gibi teknolojilerle mümkün olduğunu savunuyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'ndan McCulloch, "Bu endüstriler genellikle çok yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyuyor. Ayrıca endüstriyel emisyonların yaklaşık dörtte biri de kimyasal reaksiyonlardan oluşuyor ve alternatif yakıtlar kullanarak bunlardan kaçınmak mümkün değil" diyor.
Patrizio ise yeni ormanlar yaratmanın ve eskileri yenilemenin, çevreye daha az zararlı olduğu için daha kabul edilebilir olduğunu ancak bu yöntemlerden bazılarının "uzun dönemde etkili olmadığını" savunuyor:
"Bir ağacın karbonu izole etme yeteneği geçicidir, çünkü ağaç olgunlaştığında, çevresindeki ormanı korumadığınız sürece, karbon emmeyi bırakıyor. Teknik karbon yakalama yöntemlerinde ise bu sorun yok. CSS ile karbondioksit jeolojik depolama alanlarında sonsuza kadar depolanıyor."
Bu teknolojilerin savunucuları, bazı ülkelerin temiz enerjiye yatırım yapma şartlarının var olmadığına da vurgu yapıyor ve CCS'nin buralarda bir ihtiyaç olduğunu iddia ediyor.
Dikkat çektikleri bir diğer nokta da "emisyon kümeleri".
McCulloch, "Birçok farklı sektörden emisyon kaynağının kümelendiği yerler var. Bu tarz büyük emisyon kümelerinde, olabildiğince çok CO²'yi yakalayacak altyapı kurulması gerekebilir. Bu başarılı bir model olarak görülüyor" diyor.
"Genç ve pahalı bir teknoloji"
Havadan CO² emen ilk ticari santral olan ClimeWorks'ün kurucusu Christoph Beuttler, "Ama bu hâlâ çok genç bir teknoloji" diye konuşuyor ve ekliyor:
"Bizim işimiz atmosferden karbonu ayrıştıracak pervaneler inşa edip, CO²'yi yeraltında depolamak."
Fosil yakıt kullanan tesislere doğrudan bağlantılı karbon yakalama tesislerinin aksine, ClimeWorks doğrudan çevresindeki havadan CO² ayrıştırıyor:
"İzlanda merkezliyiz ancak yaptığımız iş her yerdeki CO² miktarını etkiliyor. CCS gazları atmosfere girmeden yakalıyor, biz ise halihazırda havadaki karbonu topluyoruz."
"Doğrudan havadan yakalama" (DAC) olarak adlandırılan bu yöntem, direkt emisyon kaynaklarına bağlantılı olmadığı için daha az tartışmalı bir yöntem olarak görülüyor.
Teknoloji, yenilenebilir kaynaklardan besleniyor, bu da bu teknolojiyi sürdürülebilir kılıyor.
Ancak her yeni teknoloji gibi, geniş ölçekte ne kadar faydalı olacağı belirsiz. Potansiyeli ve ölçeği sorgulamalara açık.
McCulloch, "Karbon yakalamanın önündeki en büyük sorun, maliyeti. Sadece yakalama tesisleri değil, depolama için de ciddi bir yatırım gerekiyor. İlerleme gördük ancak bu teknolojinin hâlâ çok erken bir dönemindeyiz" diyor.
Karbon yakalama teknolojilerini savunanlar, 2030 ya da 2040'a kadar enerji sistemlerimizi yenileyip, yeni emisyonları azaltsak bile, geçmişten gelen CO²'nin atmosferde kalmaya devam edeceğine dikkat çekiyor ve buna "yakalanması gereken tarihi karbon" diyorlar.
Öncelik hangisinde olmalı?
Peki öncelik hangi yönteme verilmeli? Yenilenebilir enerji kaynaklarına mı odaklanmalı, yoksa öncelikle karbon yakalamaya mı yatırım yapılmalı?
Bazıları ikisinin de eş güdümlü ilerlemesi gerektiğini savunuyor.
Imperial College London'dan Patrizio, "CCS gezegenimizi daha yeşil hale getirmiyor mu? Bu teknolojiyi savunanları biyoçeşitliliği önemsemiyormuş gibi göstermek doğru değil, bunu tabii ki önemsiyoruz" diyor.
McCulloch da Uluslararası Enerji Kurumu'nun karbon yakalama ile ilgili son analizinin ise "birçok farklı seçeneğin aynı anda kullanıldığı bir yaklaşımı" önceliklendirdiğini belirtiyor:
"2050 yılında net sıfırı yakalamak gibi bir emelimiz varsa, enerjiyi kullanma, taşıma ve üretme şekillerimizde ciddi değişiklikler yapmalıyız. Dünyamızın tam teşekküllü bir çözüm paketine ihtiyacı var. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, hidrojen teknolojilerinin daha çok kullanımı ve karbon yakalama... hepsinin burada bir rolü var."
Kaynak: BBC