ÇİB YK Başkan Yardımcısı ve Çolakoğlu Metalurji CEO’su Uğur Dalbeler, 26 Nisan 2021’de Ekotürk TV’de Son Seans Programında gelişmeleri değerlendirdi.
Açıklamalardan öne çıkanlar:
- Her şeyden önce önemli olan insan sağlığı olduğu için, kapanma kararı bence olumlu bir adımdır.
- Pandeminin başından beri zorunluluktan ve çeliğin stratejik öneminden ötürü çalışmayı sürdürdük.
- Türkiye’nin bugünlerde en fazla ihtiyacı olan şey üretim ve bunun sonucunda da ihracattır. Biz de elimizden geldiğince üretimimizi sürdürmeye çalışıyoruz.
- Çelik sanayi yıllık yaklaşık 13-15 milyar dolarlık ihracat hacmi ile Türkiye’nin en fazla ihracat geliri elde eden 4. sektörü konumundadır.
- Pandeminin başından itibaren gerekli önlemleri alarak, sıkıntıyı minimum düzeyde tutmaya ve üretimimizi sürdürmeye gayret ediyoruz. Nitekim, 2020 yılında Türk çelik sektörü herşeye rağmen % 6’lık bir büyüme kaydetti. Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan şey üretim ve bunun sonucunda da ihracattır. Bizde elimizden geldiğince üretimimizi ve ihracatımızı aksatmamaya çalışıyoruz.
- Son dönemlerde, her sektörde ciddi anlamda hammadde sıkıntısından bahsediyoruz. Bu sadece çelik sektörü için değil, cam, plastik, ahşap, tekstil olsun pek çok sektörde benzer durumlar yaşanıyor.
- Bu şu anlama geliyor. Demekki Türkiye’de imalat sanayinde ciddi bir canlanma ve talep var ve bunun karşısında da ciddi de bir hammadde talebi oluşmuş durumda. Bizler de, sanayinin temel girdisini sağlayan bir sektör olarak, buna cevap vermek adına her türlü önlemi alarak, üretimimizi aksatmadan sürdürmeye çalışıyoruz.
- Bugüne kadar bu konuda başarılı da olduk. 2021 yılının ilk çeyreğinde üretimimiz % 10 civarında arttı. İhracat ise aynı dönemde % 5 yükseldi. Bunları yaparken, yine de en fazla dikkate aldığımız ve birinci önceliğimiz insan sağlığıdır. Bizler bütün tedbirleri alarak, faaliyetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz.
- Çelik sektörü iyi bir dönemden geçiriyor. O yüzden bir çok firma kısa çalışma ödeneğinden istifade etmedi, böyle bir talebi de olmadı. AKÇT Anlaşması’nın bir parçası olarak 24 yıldır devletten herhangi bir yardım almadan faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
- Ticaret ve politika birbirinden ayrı tutulmalıdır. Son dönemde İsrail ile politik ilişkilerimiz çok iyi gitmemiş olsa da, çelik ihracatında iki senedir en büyük pazarımızdır.
- Son aylarda ABD’de fiyatların belirli seviyelere gelmesi ile, yeniden ABD’ye ihracat şansını yakaladık. ABD ve AB dünyanın en önemli iki ithalat pazarıdır. O nedenle bu bölgelerle ilişkilerimiz başından beri var olduğu şekilde sürdürülmeye çalışılmalıdır. Elbette arada bir sıkıntılarımız oluyor, özellikle ticari davalardan kaynaklı sıkıntılar.
- Şu an için asıl sıkıntımız Avrupa Birliği ile. AB, ABD’ye kıyasla daha da fazla korumacı bir tavır içerisine girdi. AB, Türkiye’ye karşı açılan sıcak yassı çelikte yeni nihai damping vergi oranlarını açıkladı. Türkiye’deki üreticilere % 4.7 ila % 7.3 arasında değişik oranlarda damping vergileri belirledi. Bunlar bizim hak ettiğimiz vergiler değil. Avrupalı üreticilerin Brüksel üzerinde yapmış oldukları baskılar sonucunda, aslında suni olarak yaratılmış oranlardır. Her ne kadar AB bizleri teşvik almakla suçlasa da, kendisi gizli olarak çelik üreticilerini bu tür yöntemlerle korumayı sürdürüyor. Umarım AB’ye karşı mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz. Avrupa bizim için ne kadar önemliyse, Türk çelik piyasası da Avrupalı çelik üreticiler için bir o kadar önemli.
- Katma değerli çelik üretimi her zaman gündemimizde. Biz sanayinin ihtiyacı olan her ürünü miktar ve kalite anlamında üretmeye çalışıyoruz. Bu biraz da ölçekle alakalı bir durum. En son örneği paslanmaz çelik ürettik. Türkiye artık paslanmaz çelik tüketiminde de belirli bir büyüklüğe ulaşmış ve bu anlamda yatırım yapılabilir seviyeye gelmiştir. Bunun dışında, imalat sanayi talep ettiği sürece her türlü malzemenin Türkiye’de üretilmesi mümkündür. Yeterki ortam bir çelik üreticisi için makul seviyede olsun ve kârlılık olabilsin. Çünkü kârlılığın olduğu ortamda çelik üreticisi yatırımlarını da sürdürmektedir.
- Devam eden ve yapılacak yatırımlarla, 2023’ten itibaren Türkiye’nin ithal yassı çeliğe ihtiyacı kalmayacak. İhtiyaç yurtiçinde üretilen ürünlerle karşılanabilir duruma gelecek. Sıcak sacda kapasitemizde yaklaşık 8 milyon tona yakın artış yaşanacak, soğuk sacda ise kapasite de 10 milyon tona ulaştı. Tüm bu yatırımlar, yurtiçi ihtiyacı karşılamanın yanında, ihracatta da önemli bir artışa imkân sağlayacaktır.
- Sözkonusu yatırımların yansımalarını ihracat rakamlarına görmeye başladık. Geçen yıl 20 milyon ton ve 13 milyar dolar civarında ihracat yapmıştık. Bu yıl çelik ürünlerinde ihracat beklentimiz 23 milyon ton ve 15-16 milyar dolar düzeyinde.
Program Videosu: https://lnkd.in/dpiNiyj