Uğur Dalbeler: Önümüzdeki İki Çeyrekte Büyük Bir İyileşme Beklemiyoruz 05/05/2020

Uğur Dalbeler: Önümüzdeki İki Çeyrekte Büyük Bir İyileşme Beklemiyoruz

 

Çelik İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı ve Çolakoğlu Metalurji CEO’su Uğur Dalbeler, 4 Mayıs 2020 tarihinde EKOTURK televizyonunda sektördeki gündeme ve gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

İlk 4 ayda çelik ihracatının % 13, Nisan ayında ise miktar açısından % 25, değer açısından % 30 civarında daraldığını belirten Dalbeler, Nisan ayında, otomotiv, makine ve beyaz eşya gibi tüketici sektörlerin üretime ara vermesinin etkilerini henüz tam anlamıyla görmediklerini, bu etkileri çelik sektörünün Mayıs ve Haziran aylarında göreceğini söyledi.

 

Section 232 önlemleriyle % 80’lere ulaşan ABD çelik sanayinin kapasite kullanım oranının bugün % 50’lere gerilediğini belirten Dalbeler “Türkiye’de ise, 2018’den bu yana iç piyasada yaşanan daralmanın üzerine korumacı tedbirlerle ihracatımızın azalması ve salgın koşullarının ortaya çıkmasıyla, kapasite kullanım oranı %45’lere kadar geriledi. Bu sürdürülebilir bir oran değildir. Sektörün varlığını devam ettirebilmesi için en az % 70 civarında bir kapasite kullanım oranına ulaşması gerekir. Önümüzdeki iki çeyrekte büyük bir iyileşme beklemiyoruz. Beklentilerdeki bozulmada, iç piyasadaki daralma, ihraç pazarlarındaki sorunlar ve Türkiye’nin son 6 ayda diğer ülkelerin aksine, ithalata karşı önlem almamış olması nedeniyle, bir anda adeta büyük çelik ihracatçılarının rekabet arenası haline gelmiş olması etkili oluyor. İlk çeyrekte ithalat % 35’e yakın artış gösterdi. Bu da Türk çelik sanayinin kapasite kullanım oranları üzerinde ciddi bir baskı unsuru” dedi.

 

Çin’de çelik sektörünün % 65’inin devletin kontrolünde olduğunu vurgulayan Dalbeler, “Böyle bir ortamda var olanı koruyabilmek için, sanayiyi belirli bir koruma altında götürmek zorundasınız ki, sanayinin sürekliliğini sağlayabilesiniz. Zira, Başkan Trump’un çelik ithalatına % 25 vergi uygulayarak sektörü korumaya alması ile AB’nin ithalatı sınırlandırmasının arkasındaki temel gerekçe de budur. Çeliği üretemediğinizde, değeri yaratacak olan eşyayı üretmekte zorlanırsınız. Otomotiv, makine, gemi inşa, beyaz eşya sanayilerinde kullanılan temel malzeme çeliktir. Dışardan getirilecek malzemeler ile bu sektörlerin temelini sağlam oturtamazsınız.

 

Bugün bakıldığında, çelik sektörünün yalnızca ihraç pazarlarında değil, aynı zamanda iç piyasasında da ciddi bir rekabetle karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Dalbeler, “Burada önemli olan rekabetin nasıl yapıldığı. Birçok ülkede çelik sektörü devlet kontrolünde olduğundan, bizler serbest piyasa koşullarında faaliyet göstermek zorunda kalan üreticiler olarak, devlet kontrolündeki üreticiler ile eşit olmayan koşullarda rekabet etmek durumunda kalıyoruz. Bugün Türkiye’de en fazla faaliyet gösteren çelik üreticileri olan Rusya, Ukrayna, Çin’de devletin çelik sektöründeki hâkimiyeti oldukça güçlü. O yüzden bu ülkelerdeki üreticilerin hammadde, finansal, enerji kaynaklarına erişimi bizler ile aynı koşullarda gerçekleşmiyor. Avrupa’da ise, kendi piyasalarında fiyatlar yukarı çekilerek, içerdeki hareketlerini kârlı hale getirip, ihtiyaç fazlası ürünlerini de Türkiye gibi pazarlara düşük fiyatla satarak dengelemeye çalışıyorlar.

 

Mevcut Koşullarda İthalat Yapmak, Diğer Ülkelerdeki Çelik İşçisinin Maaşını Ödemektir

İthalat yapılmasının Ülkemizdeki çelik işçilerinin yerine, diğer ülkelerdeki çelik işçilerinin maaşlarının ödenmesi anlamına geldiğinin altını çizen Dalbeler, “Bugün ithalat yapanın şunu düşünmesi lazım. Böyle sıkıntılı bir ortamda, özellikle de Türkiye gibi döviz ve dış ticaret açığının sıkıntılı olduğu bir dönemde ithalat yapmak, aslında Ukraynalı, Rus, Hollandalı, Brezilyalı bir çelik üreticisinin maaşını ödemek anlamına gelmektedir. Halbuki Türkiye’deki çelik üreticileri kapasitelerini kullanamadıkları için faaliyetlerine ara veriyorlar ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyorlar. Yani ithalat yapan aslında yabancı çelik üreticisinin maaşını öderken, Türkiye’de faaliyet gösteremeyen çelik üreticisinin maaşını devlet ödemek zorunda kalıyor. Bu nedenle ithalat tarafında karşı karşıya kalınan haksız rekabeti giderecek önlemler alınmak zorunda. Bunu yapamazsak, bu kapasitelerin kullanım oranlarını yükseltemez isek, ortaya telefi edilemez sıkıntılar çıkacaktır” şeklinde konuştu.

"Çelik Sanayi Gibi Sağlam Bir Temeliniz Yok İse, Diğer Sanayilerde de İlerme Şansınız Olmaz"

Çeliğin teknolojik anlamda çok yıpratıcı bir sektör olduğunu, sektörün her yıl kazandığının çok ciddi bir miktarını sadece elinde var olanı korumak için harcadığını, yıllık birkaç milyon ton çelik üreten bir tesisin, mevcudu korumaya yönelik bakım çalışmaları için yapması gereken yıllık yatırım tutarının yaklaşık 50 ila 100 milyon dolar arasında olduğunu belirten Dalbeler, “Eğer yeterli kârlılıkla çalışamaz ve bu yatırımları yapamaz, yani mevcudu koruyamaz iseniz, o zaman rakiplerinize karşısında gittikçe rekabetten ödün vermek zorunda kalırsınız. Eğer sağlam bir temeliniz yok ise, diğer sanayilerde de ilerleme ve rekabet gücü yaratma şansını ortadan kaldırırsınız” dedi.