Dünya genelinde, iklim değişikliği tehdidine karşı alınacak önlemlere ağırlık verilmesine paralel bir şekilde, “enerji verimliliği” de, artış eğilimi gösteren sera gazı emisyonlarının azaltılmasında kullanılabilecek en düşük maliyetli çözüm olarak belirginleşmektedir. Aslında, aynı hizmeti vermek için daha az enerji tüketmek anlamına gelen enerji verimliliği sayesinde, endüstriyel enerji tüketiminin % 25 oranında azalmasını mümkün olabileceği hesaplanmaktadır. Günümüzde, endüstriyel sera gazı emisyonları, toplam emisyonların 1/3 oranındaki kısmını oluşturmaktadır. Bu açıdan endüstri, tek başına ekonomiyi oluşturan pek çok sektörden daha fazla sera gazı salınımına sahip bulunmaktadır.
İklim değişikliğinin önlenmesine yönelik olarak önerilen pek çok çözümün tersine, hem endüstri oyuncuları hem de politika yapıcılar enerji verimliliğinin arttırılmasını desteklemektedir. Bu da bu konuda yapılacak çalışmaların başarıya ulaşma olasılığı açısından önemli bir pozitif noktadır. Kuruluşlar, yıllık enerji tüketimlerinin % 10-30 oranındaki kısmı kadar tasarruf etme imkanı elde edebilmekte, başka bir deyişle, enerjiye tahsis edilen bütçelerini azaltabilmektedirler. Sanayi kuruluşları, operasyonel etkinlikleri ve verimlilikleri yanında, risk yönetimini de güçlendirebilmektedir. Enerji verimliliği, kuruluşlara insan sağlığından çevreye kadar bir dizi başka faydalar da sağlamaktadır.
Çelik endüstrisi bağlamında bakıldığında, enerji verimliliği genel olarak kuruluşların çevre ayak izlerini azaltmakta ve yerel kirlenmenin azalmasına katkıda bulunmaktadır. Enerji verimliliği, bir üreticinin genel rekabet gücünü ve kârlılığını da olumlu yönde etkilediğinden, sektörün geçerliliği ve ayakta kalma kabiliyeti açısından önem taşımaktadır. Son yıllarda bu alanda ciddi ilerlemeler sağlanmasına rağmen, demir çelik endüstrisi halen enerji tüketimini ve CO2 emisyonunu mevcut seviyesinden % 20 oranında daha azaltacak teknik potansiyele sahip bulunmaktadır. Bu da, yıllık 400 milyon ton CO2 ve 5.4 EJ enerji tasarrufu anlamına gelmektedir.
Enerji verimliliğinde bazı ilerlemeler, düşük maliyetle, hatta maliyetsiz bir şekilde sağlanabilmektedir. Pek çok düşük maliyetli çözüm bulunsa da, tepe gazı gerikazanımı gibi bazı teknolojiler, halen oldukça pahalıdır. Bu da, sözkonusu teknolojilerin kullanımının daha hızlı bir şekilde yaygınlaşmasını engellemektedir. Buradaki önemli sorulardan birisi, bazı çelik üreticilerinin enerji verimliliğinin arttırılmasına yönelik olarak, neden hiçbir adım atmadıklarıdır? Bazı çelik üreticileri enerji verimliliklerini arttırmaya yönelik maliyetsiz veya düşük maliyetli önlemleri de almamaktadır. Bu politika yapıcılar açısından ne anlama gelmektedir?
Dünya genelinde hükümetler demir çelik endüstrisinde enerji verimliliğinin geliştirilebilmesi için, “esnekliği esas alan” politikalar geliştirmektedirler. Bu durum, çelik sektörünün her biri farklı enerji tüketim profiline sahip olan çok sayıda alt sektörü ihtiva etmesinden kaynaklanmaktadır. Endüstriyel enerji verimliliğini hedefleyen mevcut politikalar, endüstrilerin hangi yatırımların maliyet etkin olduğunu tanımlamalarını ve bu yatırımların geri ödeme zamanlarını azaltarak veya devlet yardımı ve düşük maliyetli kredi gibi destekler vererek, enerji verimliliğine yatırım yapmalarını teşvik etmektedir. Hükümetler, enerji verimliliğinin teşvikinde, enerji tasarruf hedefleri ve emisyon ticareti gibi zorunlulukları veya gönüllü anlaşmalar ve farklılaştırılmış elektrik enerjisi fiyatlandırması gibi teşvik edici uygulama ve enstrümanları kullanabilmektedir.
Tüm ülkeler enerji verimliliği konusunda farklı politikalar takip etmektedirler. Yaygın olarak kullanılan politikalar arasında;
- Firmalarını gayretlerine dayalı politikalar,
- Üretilen 1 tonluk çelik için maksimum enerji tüketim sınırı uygulayan politikalar,
- Firmaların enerji verimliliği fırsatlarını tanımlamalarını gerektiren politikalar,
- Spesifik bir teknoloji veya önlemin hedeflenmesinden çok, firmaların genel enerji performanslarındaki iyileşmeyi ödüllendiren politikalar
yer almaktadır.