Emrah Uğursal: Piyasada Yukarı Dönüş için Son Çeyrekten Umutluyuz 10/09/2019

Emrah Uğursal: Piyasada Yukarı Dönüş için Son Çeyrekten Umutluyuz

 

Baştuğ Metalurji Genel Müdür Yardımcısı Emrah Uğursal, Metal Expert organizasyonunda 8-9 Eylül 2019 tarihlerinde Beyrut/Lübnan’da gerçekleştirilen 8. MENA Kütük ve Yassı Çelik Konferansı’nda Türkiye uzun çelik piyasası ve beklentiler üzerine bir sunum yaparak, Türkiye ve dünya piyasalarındaki gelişmelere ilişkin görüş ve değerlendirmelerini paylaştı.

 

Türkiye’nin 40 milyon tonu elektrik ark ocaklı tesislere, 13 milyon tonu entegre tesislere (BOF) ait olmak üzere, toplam 53 milyon ton üretim kapasitesinin bulunduğunu ve bu anlamda Türkiye’nin dünya çelik piyasasında önemli bir oyuncu konumunda bulunduğunu belirterek sözlerine başlayan Uğursal, Baştuğ Metalurji’nin de kurulu olduğu Akdeniz bölgesinin 16.7 milyon ton ile Türkiye’nin en büyük çelik üretim üssü konumunda bulunduğunu belirtti.

 

Ekonomide yaşanan dalgalanmalar nedeniyle, 2018 yılının Ekim ayından itibaren düşüş eğilimine giren Türkiye’nin EAO’lu çelik üretiminin, 2.20-2.30 milyon ton aralığından hızlı bir düşüşle 2019 yılının başında 1.6 milyon ton seviyesine kadar gerilediğini, 2018 yılında ilk yarıdaki güçlü performans sayesinde üretimdeki daralmanın % 0.6 seviyesinde kaldığını, ancak bu yılın ilk 7 ayında baz etkisi nedeniyle üretimde % 10.2 düşüş yaşandığını, EAO’lu tesislerin üretiminin ise % 12 oranında (2.5 milyon ton) azalmış olduğuna dikkat çeken Uğursal, iç piyasanın çelik tüketiminde yaşanan keskin düşüş, ihracat pazarlarındaki daralma ve küresel düzeyde tırmanan korumacılık eğilimi nedeniyle, elektrik ark ocaklı tesislerin kapasite kullanım oranının, Ocak 2019’da % 50’nin altına düşerek dip noktasına ulaştığını, yılın ilk 7 ayında ise % 65’ten %57'lere gerilediğini, BOF tesislerinin de % 90 kapasite kullanım oranı ile faaliyetlerini sürdürdüklerini ifade etti.

 

Dünya çelik üretim liginde Vietnam’ın üretim artışında lider konumda bulunduğunu, Hindistan’ın yıldızının parlamaya devam ettiğini, İran ve Mısır’ın üretim artışını hızlandırdıklarını ifade eden Uğursal, dünya sıralamasında 9 ve 10’uncu sıralarda yer alan Brezilya ile İran’ın üretimi azalan Türkiye’nin hemen arkasında olduğunu ve gerekli koşulların oluşması halinde, aradaki farkı kısa sürede kapatmalarının mümkün olacağını vurguladı. 

 

Türkiye ekonomisinin 2018'in 2. yarısından bu yana arka arkaya 3 çeyrektir daralma eğilimi gösterdiğini, ancak son aylarda başlıca dünya ekonomilerinde de resesyon sinyallerinin güçlenmeye başladığını, G7 ülkeleri ve Türkiye'nin en önemli ticaret partnerleri olan AB’nin, özellikle Almanya ve İngiltere’nin hatta ABD’nin dahi olumsuz sinyaller verdiğini, dünyanın temel aktörlerinin PMI endekslerinin beklentilerdeki bozulmayı gözler önüne serdiğini belirten Uğursal, bu durumun Türkiye için şans olabileceğini açıkladı.

 

Türkiye’nin uzun ürün üretiminin % 26.2, uzun çelik tüketiminin % 42.9 oranında - başka bir ifade ile 4.8 milyon ton - daraldığı 2019 yılının ilk 7 ayında, Türkiye’nin çelik üretiminin ihracata yöneldiğini ve ihracatın % 6.7 oranında artış gösterdiğini belirten Uğursal, Türkiye’nin dinamik bir piyasaya sahip olduğunu, daha önce de yaşadığı benzer daralmaları her defasında güçlü sıçramalar ile telafi ettiğini, 2001 ve 2008 yıllarında yaşanan keskin daralmaların arkasından güçlü büyümenin gözlendiğini vurgulayarak, bugünlerde yaşanan daralmanın arkasından da benzer bir güçlü sıçrama yaşanacağının altını çizdi.

 

Uğursal dünya ekonomisine ilişkin beklentileri ile ilgili olarak da, “Dünya ekonomilerindeki bilinen nedenlerle yaşanan yavaşlama kimsenin faydasına değil. Bu minvalde yakın zamanda tekrar parasal genişleme ve borç yapılandırmaları gelecektir. Gerek ECB gerek FED'in atacağı bu adımlar daha yumuşak politikalarla desteklendiği takdirde yeniden reel ekonomiye ve gelişmekte olan ülkelere fon akışının yolu açılabilir” değerlendirmesinde bulunan Uğursal, “Dünya'da şuan 16 Milyar USD tutarında bir meblağ, negatif faizli getiriye tabi yatırım araçlarında park etmiş durumda. Güven ortamının yeniden sağlanması halinde, bu kaynaklar kısa sürede REEL ekonomiye yeniden akacaktır ve bu da tüketimi canlandıracaktır. Tüketim ve talep artmadıkça, yaşanacak olası düzelme ancak geçici bir düzelme olacaktır” dedi.

 

Geçtiğimiz yılın Ocak-Temmuz dönemine kıyasla Türkiye’nin uzun çelik ihraç pazarlarında ciddi değişimlerin yaşandığına dikkat çeken Uğursal, geçen yılın aynı dönemine kıyasla Singapur, Cibuti, Bulgaristan, Senegal, Fas ve Hong Kong’un yıldızı parlayan yeni pazarlar olarak ortaya çıktığını, Kanada, Belçika ve ABD’nin ise zayıflayan pazarlar arasında öne çıktığını vurguladı.

 

Yılın ilk 7 aylık döneminde Türkiye’nin inşaat demiri ihracatının %3.1 milyon tondan 1.72 milyon tona gerilemiş olmasına rağmen, uzun çelik ihracatının % 50’sini inşaat demirinden oluştuğunu, aynı dönemde filmaşin ihracatının 970.000 tondan, 570.000 tona, profil ihracatının 1 milyon tondan 650.000 tona gerilediğini açıklayan Uğursal, yılın ilk 7 ayında inşaat demiri ihracatının % 35’inin, kütük ihracatının da % 73’ünün, filmaşin ihracatının % 28’inin, ticari çubuk ihracatının % 30’unun  MENA bölgesine yapıldığını ve bu açıdan MENA bölgesinin önemli bir pazar konumunda bulunduğunu ifade etti.

 

Son dönemde Türk çelik sanayinin her yerden kuşatılmış bir görüntü içerisinde olduğunu, artan korumacılık ile ticaret savaşlarının ihracat imkanlarını sınırlandırdığını, iç piyasadaki bozulmanın iç satışların keskin bir şekilde düşmesine neden olduğunu, Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kazandığı bir dönemde elektrik enerjisi ve doğalgaz fiyatlarına 2 defa zam yapıldığını, komşu ülkelerdeki ekonomik, siyasi ve askeri karışıklıkların devam ettiğini ve tüm bunların çelik sanayinin faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini belirten Uğursal, son çeyrek için umutlarını koruduklarının altını çizerek “Bir İrlanda atasözü der ki; ‘Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki andır’. Biz de en kötünün geride kaldığını düşünüyoruz ve son çeyrek için umutluyuz ” şeklinde sözlerini tamamladı.